Zerdeçalın tarihi taa 4000 yıl öncesine kadar gittiğini bilir miydik? Hindistan’dan tüm dünyaya yayılan ve sadece mutfağı şenlendirmekle kalmayarak, alternatif medikal tedavileri için de kullanılan bir bitki aslen zerdeçal. Diğer adı da Hint Safranı olan bu altın renkli baharat, son zamanlarda çeşitli faydalarıyla gündemimize gelmeye, kulaktan kulağa, bilimsel yayınlarda ün kazanmaya başladı.
Güzel rengiyle ilk gözlerimi kamaştıran zerdeçal, hafıza güçlendirmek, solunum yolu hastalıkları ve antioksidan içeriği ile dikkat çeken, diyabet, göz hastalıkları, bağışıklık sistemi sorunlarıyla başa çıkmak için de kullanılabilecek bir yan ürün. Cilt sağlığına yararlı olduğu ve hatta depresyona karşı bile etkili olabildiği de öne sürülen bilgilerden. Bütün bu güzelliklerin arkasındaki görünmeyen güç ise zerdeçalın içerisindeki curcumin maddesi. Curcumin, yan etkisi olmayan, hastalık- yaşlanma karşıtı olarak da tanınan baş kahramanımız. Buradan yola çıkıp öğrendiğim bir ilginç bilgi ise, karabiberin zerdeçalın gücüne güç katan bir özelliğinin olduğu. Karabiberin içerisindeki ‘piperine’ maddesi, zerdeçalın içerisindeki besinleri daha çabuk ve fazla emilmesine imkân sağlıyor. Aynı zamanda karşılaştığım diğer sürpriz ise, köri baharatına da asıl rengini veren elementin yine bizim zerdeçal çıkı vermesiydi. Anlayacağımız faydaları, çevresine kattıkları say say bitmeyen, emektar zaman yolcusu – sonuçta 4000 yıldır hayatımızda – diyebiliriz zerdeçal için.
Peki, zerdeçalı nasıl yemeli, ne kadar yemeli? Günlük 2 yemek kaşığı kadar tüketilebileceği gibi – her şeyin fazlası yine zarar olabilir- , isteyen yoğurduna karıştırıp, isteyen yemeğine baharat olarak ekleyebilir. Kaynatarak çayını içmek veya süte, smoothie’lere katıp da keyfine varabilirsiniz.
Son olarak benim favori tarifim olan Zerdeçallı Latte ile sizleri baş başa bırakıyorum.
Sütü biraz ısıttıktan sonra bütün malzemeleri süt ile birleştirin. Hafif kaynama noktasına geldiğinde sütünüzü ateşten alın. En son bal ya da hurma ile tatlandırın.
Afiyet olsun!
Ezgi Kaya